Turizm yatırımları için kıyı sınırı yeniden mi çiziliyor
Turizm yatırımları kapsamında kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan alanların özel firmalara tahsis edilmesine yönelik düzenleme, Meclis gündeminde tartışılıyor.

Kıyı kenar çizgisi içinde kalan orman alanlarının turizm yatırımlarına tahsisi Meclis’e taşındı. Yeni düzenleme kamu yararı ve çevresel denge açısından sorgulanıyor.
Kıyılar özel yatırımlara mı açılıyor?
Turizm yatırımları başlığı altında yapılan yeni yasal düzenleme, kamuya açık olması gereken kıyı alanlarının geleceğini yeniden tartışmaya açtı. 26 Haziran 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile orman sınırları içinde kalan ve “kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında bulunan” alanların, kamuya açık kalmak kaydıyla turizm yatırımlarına tahsis edilmesinin önü açıldı.
Söz konusu değişiklik, İzmir Milletvekili İbrahim Akın tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşındı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yazılı olarak yanıtlaması istemiyle verilen önerge, kamu yararı, çevresel sürdürülebilirlik ve anayasal haklar çerçevesinde ciddi sorular içeriyor.
Orman ve kıyı alanlarında yatırım baskısı
Yeni yönetmelik, özellikle orman niteliğini koruyan kıyı alanlarında turizm tesisleri kurulmasına hukuki zemin sağlıyor. “Kamu kullanımına açık olmak şartıyla” ibaresiyle şekillendirilen bu hüküm, yerelde uygulanabilirliği ve denetimi açısından eleştiriliyor. Kamuya açık olması gereken alanların işletmeler tarafından fiilen kapatılması gibi geçmiş örnekler, bu yeni düzenlemeye yönelik kuşkuları artırıyor.
Milletvekili Akın, önergesinde şu soruları gündeme getirdi:
- Bu tahsislerin kamu yararı gerekçesi nedir?
- Hangi alanlar yatırım için seçildi, toplam büyüklükleri nedir?
- “Kamuya açık” olma durumu nasıl kontrol edilecek?
- Hangi şirketler bu alanlarda yatırım planı yapıyor?
- Ekosistem üzerindeki etkiler analiz edildi mi?
- Hukuki çelişki ya da mevzuata aykırılık söz konusu mu?
Anayasa ne diyor?
Anayasa’nın 43. maddesi kıyıların kamu yararı gözetilerek korunmasını öngörüyor. Aynı zamanda 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu ve 5262 sayılı Kabotaj Kanunu gibi kıyı düzenlemeleri, deniz ve kıyı şeritlerinde yapılaşmayı sınırlandırıyor. Bu açıdan bakıldığında yeni düzenlemenin, kıyıların özel yatırımlara açılması gibi yorumlara neden olması kaçınılmaz görünüyor.
Çevresel etki raporu ve risk analizleri gündemde
Önergede, projelere ait ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) süreçlerinin tamamlanıp tamamlanmadığı da soruldu. Özellikle kıyı ekosistemleri, su kaynakları, orman yapısı ve biyoçeşitlilik açısından bu tür yatırımların yaratacağı etkilerin bilimsel temelde analiz edilip edilmediği kamuoyunun merak ettiği bir konu haline geldi.
Henüz bakanlık tarafından yapılmış resmi bir risk analizi veya ekosistem raporu kamuoyuna sunulmuş değil.
Meclis yanıt bekliyor
Önerge 30 Haziran 2025’te TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Yasal süreç gereği Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 15 gün içinde yazılı yanıt vermesi gerekiyor. Kamuoyu, bakanlıktan sadece prosedürel bir açıklama değil, aynı zamanda şeffaf ve gerekçeli bir bilgilendirme bekliyor.
Turizm yatırımları ile doğa koruma arasında denge arayışı
Türkiye’de turizm yatırımları son yıllarda kıyı bölgelerinde yoğunlaşmış durumda. Ancak bu yatırımların sadece ekonomik kalkınma aracı olarak değerlendirilmesi, doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı artırıyor. Yeni düzenlemeyle birlikte kamusal alanların özel sermaye kullanımına açılması, çevre hukukçuları ve şehir plancıları tarafından dikkatle takip ediliyor.
Önümüzdeki günlerde Bakanlık’tan gelecek yanıt, sadece yasal süreci değil, aynı zamanda kıyı politikalarının geleceğini de şekillendirebilir.
Kaynak: TBMM Soru Önergeleri