İş seyahatleri yeniden stratejik gündemde

Küreselleşmeden uzaklaşma ve yeniden küreselleşme tartışmaları sürerken, iş seyahatleri şirketler için maliyet kalemi değil stratejik bir araç olarak yeniden konumlanıyor.

İş seyahatleri küresel belirsizlik ortamında stratejik önem kazanıyor
İş seyahatleri küresel belirsizlik ortamında stratejik önem kazanıyor


Küresel belirsizlikler iş seyahatlerini yeniden gündeme taşıdı. İş seyahatleri, güven, dayanıklılık ve rekabet gücü için stratejik bir araç olarak öne çıkıyor.

Küresel ekonomi, son yıllarda derin bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Ticaret çatışmaları, jeopolitik gerilimler ve pandemi sonrası yeniden yapılanma, küresel pazarların daha parçalı bir yapıya evrilmesine neden oldu. Bu yeni tabloda şirketler, iş seyahatleri politikalarını nasıl konumlandırmaları gerektiği sorusuyla karşı karşıya kaldı. Artan dijitalleşmeye rağmen, özellikle yeni pazarlara girişte ve mevcut iş ortaklıklarının sürdürülmesinde yüz yüze temas önemini koruyor.

Bu çerçevede iş seyahatleri, yalnızca bir gider kalemi olarak değil; güven inşası, dayanıklılık ve rekabet gücü açısından stratejik bir araç olarak değerlendiriliyor. Şirketlerin küresel ölçekte ayakta kalabilmesi için seyahat stratejilerinin yeniden tanımlanması gerektiği vurgulanıyor.

Küreselleşmeden uzaklaşma ve yeniden küreselleşme

Son yıllar, iki yönlü bir eğilimi beraberinde getirdi. Bazı şirketler küresel operasyonlarını daraltarak “küreselleşmeden uzaklaşma” yoluna giderken, bazıları ise yeni pazarlara yatırım yaparak “yeniden küreselleşme” sürecini benimsedi. Küresel İş Seyahatleri Birliği’nin (GBTA) araştırmasına göre Avrupa’daki şirketlerin 2026 yılında kurumsal mobiliteye yaklaşık 390 milyar avro harcaması bekleniyor. Bu rakam, 2025 yılına kıyasla yüzde 8,2’lik bir artışa işaret ediyor.

Araştırmada Almanya’nın en yüksek harcamayı yapan ülke olacağı, onu İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ve Hollanda’nın izleyeceği öngörülüyor. BCD Travel Genel Müdürü ve DRV’nin “Chefsache Business Travel” girişimi üyesi Alexander Albert, bu tabloyu “istikrarsızlaşan bir dünyada güvenin en önemli değer haline gelmesi” olarak yorumluyor. Albert’e göre kişisel görüşmeler, ilişkileri güçlendiriyor ve şirketlerin riskleri erken aşamada fark etmesine imkân tanıyor.

Yeni pazarlarda yüz yüze temasın rolü

Dijitalleşme, rezervasyon süreçlerinden video konferanslara kadar birçok alanı kolaylaştırdı. Ancak bu araçlar, özellikle yeni pazarlara girişte yüz yüze görüşmelerin yerini tam anlamıyla dolduramıyor. Müşteriler, iş ortakları ve yerel otoritelerle doğrudan temas, güven oluşturma sürecinde belirleyici olmaya devam ediyor.

Albert, fiziksel varlığın kültürel anlayış ve karşılıklı güven oluşturduğunu vurguluyor. Ona göre iş seyahatleri, sürdürülebilir pazar entegrasyonu için temel başarı faktörlerinden biri olmaya devam ediyor. Bu yaklaşım, dijital araçların destekleyici bir rol üstlendiği, ancak kişisel temasın merkezde kaldığı bir modeli işaret ediyor.

Belirsizlikler karşısında dayanıklı seyahat yönetimi

Jeopolitik gerilimler, ticaret kısıtlamaları ve beklenmedik krizler, şirketlerin seyahat süreçlerini daha esnek ve dayanıklı hale getirmesini zorunlu kılıyor. Bu kapsamda dayanıklı bir seyahat yönetimi yaklaşımı öne çıkıyor.

Bu yaklaşım; son dakika değişikliklerine uyum sağlayan esnek rezervasyon politikalarını, siyasi ve güvenlik risklerini erken tespit etmeye yönelik analizleri ve gerektiğinde alternatif güzergâhların planlanmasını içeriyor. Aynı zamanda fiziksel varlığın zorunlu olmadığı durumlarda dijital çözümlerin devreye alınması, yüz yüze görüşmelerin ise önceliklendirilmesi öneriliyor.

Şirketler için eylem önerileri

Uzmanlara göre şirketlerin iş seyahatleri stratejilerini net bir çerçeveye oturtması gerekiyor. Stratejik öneme sahip pazar ve bağlantıların doğru analiz edilmesi, seyahat politikalarının ekonomik ve jeopolitik gelişmelere göre esnek hale getirilmesi önem taşıyor.

Dijital araçların fiziksel toplantıları tamamlayıcı bir unsur olarak kullanılması, seyahatlerin şeffaf şekilde izlenmesi ve raporlanması da öne çıkan başlıklar arasında yer alıyor. Bu süreçte maliyetlerin yanı sıra CO₂ emisyonlarının da takip edilmesi gerektiği ifade ediliyor.

Alexander Albert, iş seyahatlerini stratejik ve veriye dayalı yöneten şirketlerin, parçalanmış bir dünyada yalnızca güvenlik değil aynı zamanda rekabet avantajı elde edeceğini vurguluyor. Ona göre iş seyahatleri bir lüks değil, günümüz koşullarında vazgeçilmez bir stratejik araç niteliği taşıyor. Dijitalleşme ve esnek süreçler fiziksel varlığı destekliyor; ancak onun yerini almıyor. Bu yaklaşım, geçiş halindeki küresel ekonomide şirketlerin uzun vadeli başarısı için kritik bir yol haritası sunuyor.

Kaynak: DRV

Yayınlama: 13.12.2025 13:00
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.