Sulak alanlar ekoturizm için cazibe merkezi olabilir
Türkiye’de toplam 1 milyon 186 bin 466 hektarlık 131 sulak alan koruma altına alındı. Doğal güzellikleriyle dikkat çeken bu alanlar, sürdürülebilir turizm ve ekoturizm açısından büyük fırsatlar sunuyor.

Türkiye, biyolojik çeşitliliği ve doğal kaynakları ile ekoturizm açısından büyük bir potansiyele sahip. Sulak alanlar, sadece doğal yaşamın korunması açısından değil, aynı zamanda turizm sektörünün gelişimi için de kritik bir rol oynuyor. Koruma altına alınan 131 sulak alan, doğa turizmi, kuş gözlemciliği ve sürdürülebilir turizm projeleri açısından önemli fırsatlar barındırıyor.
Sulak alanlar, ekosistem dengesi açısından büyük öneme sahip olmanın yanı sıra, doğaseverlerin ve turistlerin ilgisini çeken alanlar olarak öne çıkıyor. İçme suyu kaynaklarını besleyen, taşkınları önleyen ve iklim değişikliğiyle mücadelede kritik rol oynayan bu alanlar, aynı zamanda tarım, balıkçılık ve doğa turizmi gibi sektörlere de katkı sağlıyor.
Turizm sektörü için sulak alanların önemi artıyor
Türkiye, 1994 yılında Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi’ne (Ramsar Sözleşmesi) dahil oldu. Bu süreçte 184 bin 487 hektar büyüklüğündeki 14 sulak alan, uluslararası öneme sahip Ramsar Alanı olarak belirlendi.
Özellikle doğa turizmi konseptine yönelik artan ilgi, sulak alanların daha fazla korunmasını ve turizm potansiyelinin değerlendirilmesini gerekli kılıyor. Son yıllarda, sürdürülebilir turizm kapsamında sulak alanlarda yürüyüş yolları, kuş gözlem kuleleri ve ziyaretçi merkezleri gibi projeler hayata geçiriliyor.
Ekoturizm ve doğa turizmi için yeni destinasyonlar
Koruma altına alınan sulak alanlar arasında yer alan Sultan Sazlığı, Manyas (Kuş) Gölü, Göksu Deltası, Kızılırmak Deltası ve Gediz Deltası gibi bölgeler, kuş gözlemciliği ve doğa fotoğrafçılığı gibi turizm aktiviteleri için büyük ilgi görüyor. Bu alanlar, sadece yerli turistler için değil, doğa tutkunları ve bilim insanları için de cazibe merkezi haline gelmiş durumda.
Özellikle sulak alanların bulunduğu bölgelerde yerel halk için turizm fırsatları yaratılması hedefleniyor. Doğa dostu konaklama tesisleri, rehberlik hizmetleri ve ekoturizme yönelik projeler, bu alanların ekonomiye kazandırılmasını sağlayacak.
Rehabilitasyon çalışmaları ve turizm altyapısı
Sulak alanların korunmasının yanı sıra, tahrip olmuş bölgelerin rehabilitasyonu da büyük önem taşıyor. Kayseri Sultansazlığı, Antalya Avlan Gölü, Konya Ereğli Sazlığı ve Afyonkarahisar Karakuyu Sazlıkları’nda yapılan çalışmaların ardından, 2024 yılında Düzce Efteni Gölü için restorasyon süreci başlatıldı. Gölün büyüklüğünün 180 hektardan 360 hektara çıkarılması planlanıyor.
Son yıllarda sulak alanlara yönelik ziyaretçi merkezleri, ekoturizm parkurları ve doğa eğitimi alanları gibi projeler hız kazandı. 2002 yılından bu yana 55 sulak alanda yapılan tesisler, bu alanları doğaseverler ve turistler için daha cazip hale getirdi.
Dünya Sulak Alanlar Günü ve farkındalık çalışmaları
2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü, bu önemli ekosistemlerin korunmasına dikkat çekmek için her yıl kutlanıyor. 2025 yılının teması “Ortak Geleceğimiz İçin Sulak Alanları Korumak”, sloganı ise “Değer Ver, Koru, Teşvik Et” olarak belirlendi.
Sürdürülebilir turizm ve doğa dostu yaklaşımlar doğrultusunda, sulak alanların korunması sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve turistik bir kazanç olarak görülmeli. Türkiye’nin doğal güzellikleri, doğru planlama ile turizm sektörüne yeni fırsatlar sunmaya devam edecek.
Kaynak: Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü