Turizmde yolsuzluk gölgesi büyüyor
ICBLT 2021’de sunulan araştırma, turizmde yolsuzluk kültürünün yalnızca Endonezya’da değil, Türkiye dahil birçok ülkede yatırım güvenini zayıflattığını ve şeffaflık eksikliğinin sürdürülebilir turizmi tehdit ettiğini ortaya koyuyor.

Turizmde yolsuzluk yatırım güvenini zedeliyor. ICBLT 2021 raporuna göre, şeffaflık eksikliği ve keyfi fiyatlandırmalar sadece Endonezya’yı değil, Türkiye gibi turizm ekonomilerine de zarar veriyor.
Turizmde yolsuzluk, yalnızca ekonomik bir mesele değil; yatırım güvenini, hizmet kalitesini ve destinasyonların itibarını tehdit eden derin bir yapısal sorun. ICBLT 2021’de sunulan “Crimes and Corruption Culture Related to Tourism Business Investment” başlıklı araştırma, turizm sektöründeki yolsuzluğun Endonezya örneği üzerinden analiz edilse de, bulgular Türkiye de dahil olmak üzere gelişmekte olan turizm ekonomileri için çarpıcı sonuçlar taşıyor.
Araştırmaya göre, doğal ve kültürel zenginliklere sahip ülkelerde turizm gelirlerinin adil dağılmaması, genellikle yolsuzluk kültürüyle doğrudan ilişkili. Fahiş fiyat politikaları, şeffaf olmayan giriş ücretleri, yerel işletmelerdeki kayıt dışı tahsilatlar ve keyfi uygulamalar, hem yatırımcı güvenini hem de turist memnuniyetini sarsıyor. Bu tablo, yalnızca ekonomik değil, toplumsal ve etik bir sorun olarak da öne çıkıyor.
Türkiye turizminde yolsuzluk riski
Uzmanlara göre, yolsuzluk yalnızca gelişmemiş ekonomilerin değil, yoğun turizm hareketliliğine sahip ülkelerin de temel risk alanı. Türkiye’de turizmin milli gelirdeki payı yüzde 12’yi aşarken, sektörün büyüklüğü beraberinde denetim zafiyetini de getiriyor. Kayıt dışı ödemeler, belge dışı işlemler ve bazı bölgelerde şeffaf olmayan fiyatlandırmalar, uzun vadede ülke imajını zedeleyebiliyor.
ICBLT 2021 raporunda vurgulanan bu durum, Türkiye açısından da önemli bir uyarı niteliği taşıyor. Rapora göre, şeffaflık eksikliği yalnızca gelir kaybı değil, aynı zamanda yatırımcı açısından risk algısını büyütüyor. Bu da uluslararası sermayenin turizm yatırımlarına mesafeli yaklaşmasına yol açabiliyor.
Şeffaflık çağı ve itibar yönetimi
Araştırmada, “şeffaflık çağı” ifadesi özellikle dikkat çekiyor. İnternet ve sosyal medyanın etkisiyle, artık hiçbir olayın gizli kalmadığı bir dönemdeyiz. Turizm şirketleri ve kamu kurumları, en küçük bir olumsuzluğu bile gizleyemiyor; çünkü dijital ortamda ziyaretçilerin deneyimleri anında yayılıyor.
Bu nedenle rapor, turizm işletmeleri için etik yönetim anlayışının ve dijital şeffaflığın kaçınılmaz hale geldiğini vurguluyor. Şirketlerin itibar yönetimiyle etik sorumluluk arasındaki dengeyi koruması, uzun vadeli sürdürülebilirlik açısından kritik görülüyor. Türkiye’de özellikle sosyal medya yorumları ve değerlendirme platformları, destinasyon algısında belirleyici rol oynuyor.
Kurumsal önlem ve güçlü denetim
Çalışmada, turizm sektöründe yolsuzluğun önlenmesi için güçlü denetim, caydırıcı cezalar ve açık süreç yönetiminin şart olduğu belirtiliyor. Kamu kurumları ile özel sektör arasında şeffaf veri paylaşımı, iç denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve düzenli performans raporlaması öneriliyor.
Endonezya örneğinde olduğu gibi, Türkiye’de de kamu kurumlarının iç denetim sistemleri ve ihbar mekanizmalarının (whistleblowing) daha etkin çalışması gerektiği vurgulanıyor. Turizm sektöründe faaliyet gösteren seyahat acenteleri, oteller, tur operatörleri veya kamu kurumlarının işe alım, terfi, görev dağılımı gibi süreçlerinde akrabalık ilişkilerine dayalı kayırmacılığı ortadan kaldırmak, bunun yerine liyakat, yetkinlik ve profesyonellik ilkelerine dayalı bir yönetim kültürü oluşturmak , kamu görevlilerinin mal beyanı zorunluluğuna uyumu ve ihalelerde dijital şeffaflık, sistemin güvenilirliğini artıracak adımlar arasında sayılıyor.
Etik liderlik ve toplumsal bilinç
Araştırma, yolsuzluğun yalnızca yasa ihlali değil, aynı zamanda kültürel bir alışkanlık haline geldiğini belirtiyor. Bu nedenle etik liderlik ve örnek davranışların önemi vurgulanıyor. Türkiye’de turizm sektörü büyüdükçe, yönetici pozisyonlarındaki kişilerden başlayarak çalışanlara kadar uzanan bir “dürüstlük zinciri”nin kurulması gerektiği ifade ediliyor.
Turizm sektöründe etik eğitim programlarının yaygınlaştırılması, çalışanların farkındalık düzeyini artırıyor. Şeffaf fiyatlandırma, açık bilgi paylaşımı ve güçlü denetim, hem ziyaretçi memnuniyetini hem de sektörün marka değerini yükseltiyor.
ICBLT 2021 raporu, turizmde yolsuzlukla mücadelenin yalnızca bir yasal zorunluluk değil, aynı zamanda ekonomik bir strateji olduğunu hatırlatıyor. Türkiye gibi turizmin ekonomik omurga olduğu ülkelerde, şeffaflık artık bir tercih değil, zorunluluk.
Yolsuzluğun azaltılması; etik liderlik, açık veri politikası ve bağımsız denetim mekanizmalarının birleşimiyle mümkün. Böylece hem yatırımcı hem ziyaretçi güveni artar, hem de ülke markası güçlenir. Çünkü sürdürülebilir turizm, yalnızca güzel sahillerle değil, adil ve temiz yönetimle mümkün.
Kaynak: Advances in Social Science, Education and Humanities Research